Uzman Psikolog Büşra Dumanlı

Çocuğum Okula Gitmek İstemiyor, Ne yapmalıyım?

Uzman Psikolog Büşra Dumanlı

Çocuklar okula gitmeyi reddettiğinde, genellikle bunun en önemli nedeni sayılan durum, ayrılık kaygısıdır. Bu durumu yaşayan çocukların bazıları anaokulu, kreş veya ilkokula gidecek olan çocuklar ve elbetteki ailelerinin büyük problemidir. Birçok anne-baba çocukları okula gitmek istemediğini belirttiğinde, okulda ağladığında, okula uyum sağlamakta zorlandığında “Çocuğum okula gitmek istemiyor!” diye hayıflanırlar. Hatta, okula uyum sorunları birçok anne-babanın eğitim ve psikolojik danışmanlara başvuru sebebidir. Anaokuluna veya ilkokula başlamak, çocuk için ilk defa evin koruyucu ve güvenli ortamından çıkıp, daha bilinmez olan toplumun ve kalabalığın içine girmek demektir. Anne ve baba için ise, çocuklarının toplumsal düzene uyum sağlamalarının ilk adımıdır. Ancak bazı çocuklar (ve bazı anne-babalar) için bu geçiş zordur.

Çocuğun Okul Kaygısının Belirtileri Nelerdir?

Genellikle çocuk okula gitmek istemez, evden çıkmamak için ebeveynleriyle inatlaşır. Hatta hastalandığını ve okula gidemeyeceğini söyler. Anne- babası evde kalmasına izin verince de tüm hastalık belirtileri ortadan kalkar ve günlük rutin haline devam eder. Kimi zaman ise çocuk okulu sevmediğini, arkadaşlarını veya öğretmenini sevmediğini söyler. Okula gitse dahi, okuldayken fiziksel semptomlar gösterir misal; bulantı, kusma, karın ağrısı, baş ağrısı gibi. Bazen de nadir olarak karşımıza çıkan sebeplerden biri ise çocuğun okulda olduğu sırada anne- babasına bir şey olacağı kaygısıdır ve bunu kimi zaman ailesine kimi zamansa öğretmenine dile getirir.

Çocuğun Okul Kaygısında Anne ve Babanın Rolü

Okula başlama durumunda bazen anne ve babalar da, çocuklarında kaygıyı arttıracak davranışlarda veya söylemlerde bulunabilirler. Tüm bunların altında anne ve babanın kendi okul geçmişinin ve çocuklarının evden kopup dış dünyaya açılmalarının büyük payı olabilir. Bazen bazı anne babalar istemsiz bir şekilde dahi olsa, okulu çocuğuna çok korkunç bir yer olarak tanıtabilir. Öğretmenini öyle olmadığı halde, cezalandırıcı biri olarak gösterebilir veya anlatabilir. Okulun ilk günlerinde çocuk anne babasının yanındayken, anne babanın öğretmene “Eti senin, kemiği benim.” gibi sözler söylemesi çocukların gözünden bakıldığında, okulu azap/ceza çekmeleri gereken bir yer olarak, öğretmeni ise onlara zarar-ceza verecek bir kişi olarak görmelerine yol açabilir. Bunların dışında bazen anne ve babalarda çocuktan ayrışmakta güçlük çekebilir. Ve çocuğu okula gitsin uyum sağlasın gibi gözükse de, davranışları bunun tam tersi olabilir. Örneğin; sorunsuz bir şekilde okula giden çocuğunu okulda yalnız bırakmaz, tüm hafta (genelde de “Çocuğum okula alışamayacak.” kaygısıyla) okula giderek takip eder. Okulların birinci haftasından sonra anne-babaların okula gelmesine izin verilmediği süreçte de sorun çıkarır, çocuğuna okulda bir şeylerin iyi gelmeyeceğini bahane ederek, çocuğunun okul ortamına müdahale etmeye çalışır. Bu durum anne babalar açısından düzeltilmesi gereken bir durumdur. Kimi anne-babalar ise çocuğunu okul sürecine hazırlamaz. Örneğin, çocuklarının okul alışverişini hep ertelerler veya son dakikaya bırakırlar. Ya da okula hazırlığın son dakika telaşını şikayet ve kaygıyla karşılarlar. Okula tam bir hazırlığı olmayan çocuğun gözünde okula gitmek, üstesinden gelinemeyecek bir hal alır ve sanki okula gitmek, kendisi ile anne babasının arasını bozmakta, evde tartışmaların çıkmasına yol açmaktadır düşüncesi oluşturur. Tüm bu bahsini geçirdiğimiz durumlarda, çocuğunu suçlamak yerine, onu anlamaya çalışan ve çocuk için zorlu bu geçiş sürecinde çocuğunu yargılamaksızın onun yanında olan anne-babalar görecekler ki, çocuklarının okul kaygısı yavaş yavaş azalacak, ve okul onlar için de hem öğrendikleri hem de bulunmaktan zevk aldıkları bir yer haline gelecektir.

Yazarın Diğer Yazıları