Uzman Psikolog Büşra Dumanlı

Aile İçi Şiddetin Çocuklara Etkisi

Uzman Psikolog Büşra Dumanlı

Şiddet denilince her ne kadar aklımıza sadece fiziksel şiddet gelse de psikolojik şiddetinde varlığının etkilerini düşündüğümüzde biz yetişkinleri dahi olumsuz etkileyen durumken özellikle çocuklarda yaratmış olduğu yıkımların etkisinin oldukça farklı şekillerde görmekteyiz. Aile içi şiddette fiziksel, duygusal veya sözel şekillerde kendini gösteren şiddetin en büyük en yıkıcı dezavantajı bu şiddetin dışarıdan bir şiddet değil de, çocuğun kendini en güvende hissettiği, en mahrem, en yoğun duyguların yaşandığı ve elbette ki en çok duygusal bağların kurulduğu yer olan aile olmuş olmasıdır. Tabi ki şiddetin her türlüsü de, her yerdeki olanı da yıpratan bir süreç olup, hatta bazen etkilerinin yıllar sonra bile gözlemlenebilmektedir. Çocuk için ev ve aile kendisini en güvende hissettiği yerdir ve aile içi şiddet durumu söz konusu olduğunda bu durumdan en fazla etkilenen çocuk olmakla birlikte çocukta da en çok etkilenen duygu güven duygusudur. Aile çocuk için ilk ilişkilerin kurulduğu ve aileyle birlikte ilk sosyalleşmenin yaşandığı yer olduğu için ailede yaşanan her durum ve duygu çocuğun ruhsal yapısını etkilediği gibi davranışlarını da etkilemektedir. Bu gibi durumlarda çocukta agresiflik, şiddete meyilli olma hali, hırçınlık, huysuzluk, ürkeklik, özgüvensizlik, içe kapanma, strese dayalı altını ıslatma, kekemelik, tırnak yeme, saç yolma, parmak emme, yalana başvurma davranışları olabileceği gibi tüm bunların ileri aşamalarında travma sonrası stres bozukluğuna da sebebiyet verebilir. Çocukların birer projeksiyon gibi olduğunu düşünecek olursak, anne babaların olumlu ve olumsuz tüm davranışları çocuk tarafından kopyalanır ve çevreye aktarılır. Biz yetişkinler; özellikle de çocuklara sahip anne ve babalar çocukların yanında birbirlerine ve çevrelerine olan konuşmalarına, iletişim şekillerine, mizaçlarına ve en önemlisi de davranışlarına dikkat etmek durumundadır. Örneğin; fiziki şiddeti bir kenara bırakıyorum, sadece küfreden bir babanın oğluna geçip küfretmenin yanlış olduğunu anlatması çok fazla anormal bir durumdur ki, kişi önce kendisi yapmaması gerekir karşısındaki kişiyi uyarabilme yetisine sahip olabilmek için. Yaşadığımız toplumda her ne kadar uymamız gereken sözlü olan ve olmayan kurallar varsa da, kişiler arası ilişkilerimizde de sözlü olmayan kurallar mevcuttur. Bazen her ne kadar uyulmasa da, göz ardı edilse de… Her şeyi geçiyorum; (tabi ki asla geçilebilinecek şeyler olmadığı halde), en azından ebeveynlerin bilhassa çocuklarının yanında nezaket kurallarından tutun, toplum kuralları, kişiler arası saygı, hoşgörü kurallarına kadar olabildiğince dikkatli olması gerektiğini unutmamalıdır. Ve şu da bir gerçek ki, kimi zaman herhangi bir olay veya durum için şahitlik etmiş çocuk konusunda bazen şunu duyarız, çocuktur unutur nasılsa diyerek geçilir, tam aksine biz yetişkinleri nasıl ki etkiliyorsa çocuklar için de etkilememesini beklememek ve yukarıda bahsini geçirdiğimiz durumlara daha özenli olunması gerektiği de çocuklarımız için özellikle uyulması gereken sözlü olmayan kurallardan birisidir.

Yazarın Diğer Yazıları