ALDATMA VE ALDATILMA
Aile Danışmanı ve Yaşam Koçu Vedat Sönmez
İlişkilerin çoğu karşılıklı hissedilen duygular ile başlar ve heyecan, tutku, arzu, aşk, sevgi, özlem, sadakat... gibi duygularla devam eder. Bu duygulardan herhangi biri, çiftler arasında veya çiftlerden birinde zamanla azalabilir veya yok olabilir veya bir duygu yerini başka bir duyguya bırakabilir. Duygular ne kadar yoğun olursa olsun her zaman aynı şiddette hissedilmeyebilir. Bu noktada bilmemiz gereken; çiftler arası ilişkiyi sürdüren şey, duygunun aynı kalması değil, duyguların değişebileceğini kabul etmek ve duyguların dönüşümüne olumlu katkıda bulunabilmektir.
Aldatma, duygusal ilişkileri olan ya da evli çiftlerden birinin duygusal veya fiziki herhangi bir sebeple farklı bir kişiyle olan yakın ilişkisi olarak nitelendirilebilir. Bir başka yönden de bakacak olursak aldatma, kişinin hayatındaki boşlukları tamamlama ihtiyacından doğan, gerek fiziki gerekse duygusal olarak nitelik taşıyan, boşlukları doldurma ihtiyacının bir sonucudur. Sadakatsizlik konusunda kişinin hangi sebebi olursa olsun, bu durum aldatmayı tercih etmeyi gerektirecek bir durum değildir. Karşımızdaki kişiye değer/önem verdiğimizi belirterek birlikte olmaya devam ederken, aldatma durumunun yaşanması, kişilerde travmatik sonuçlara yol açabilmektedir. Aldatılan kişi, özgüven kaybedebilir, güvensizleşir, öfkelenir, hayal kırıklığı yaşar, kendini değersiz görmeye, kontrol edilemeyen düşünceler kurgulamaya, kendine acımaya, ailesine ve çevreye karşı utanç duymaya, yetersizlik duygusu ve gururu kırılmış hissetmeye, yaşama isteğinde azalma ve hatta kimi zaman intihar kurgulama gibi travmatik durumlarla karşı karşıya kalabilmektedir. Kişinin aldatıldığını öğrenme şekli de ilişkinin devamlılığı ve kişideki travmayı farklılaştıran nitelikte önem taşıyan faktörlerden biridir. Çiftler arasında yazılmayan, ancak gizli bir sözleşme gibi varlığını sürdüren sadakat, güven duygusu, kişilerde ‘sana inanıyorum’, ‘sana güveniyorum’, ‘söylediklerinin ve yaptıklarının doğruluğundan şüphe etmiyorum’ anlamlarını taşıdığı için kişi, partnerine ne kadar dürüst olursa, aldatılan partner bu travmatik durumu olabildiğince daha hafif atlatmakta ve hatta belki de ilişkilerine yeni bir şans verebilmektedirler. Aldatılandan ziyade, aldatan kişinin de psikolojik durumunu ele alacak olursak bu kişiler genellikle, partnerine karşı suçluluk, öfke, boşlukta kalmışlık, üzüntü, pişmanlık, çaresizlik, umutsuzluk, utanç, vicdan azabı, aldatmanın nedenini açıklayamamaktan kaynaklı belirsizlik, hissizlik ve kaybetme korkularını yaşayabilir. Bu gibi durumlarda önemli olan, aldatan kişinin hissedilen içten pişmanlık ve üzüntü, utanç durumudur. Partner böyle durumlarda, durumun ağırlığından ziyade, bu duyguları hissederek, ilişkiyi yeniden yapılandırma, ilişkiye yeniden bir şans verme ve affetme yoluna gidebilir veya ilişkiyi tamamen bitirebilir.
ALDATAN VE ALDATILAN KİŞİLER NE YAPMALI?
Öncelikle gerçeği kabul etmek en asli gerçekliktir.
Yaşanılan travmadan dolayı, hayatımızın herhangi kesitinde konsantrasyon eksikliği yaşanabilir, konulara, olaylara veya durumlara adapte sağlanamayabilir. Bu durumun doğal ve geçici bir durum olduğunu kabul edip, tüm konsantrasyonumuzu yürüttüğümüz işe, duruma veya olaya odaklamaya çalışmamız, bizim için en doğru olanıdır.
Duygularımızı bastırmaya çalışmamalı, onlarla yüzleşmeliyiz.
Arkadaşlarımız, ailemiz, hobilerimiz veya çevremizle daha çok ilgilenmeli, olabildiğince aktivitelerde bulunmaya çalışmalı ve bu sancılı süreci daha hafif atlatabilmek adına, mümkün olabildiğince kaliteli zaman geçirmeliyiz.
Bu dönemde kendimize dair değersizlik hissi ve özgüven kaybı yaşanabilir. Bu durumun yaşanmaması ya da en minimumda hissedilmesi adına, kendimizi iyi hissettirecek spor, müzik, dans, resim gibi aktivitelere yönelmeliyiz.
Mutlaka bir psikolog, aile danışmanı ile görüşmeli ve gerekirse psikoterapi ile destek almaktan çekinmemeliyiz.