Erken damar yaşlanmasına dikkat
Erken damar yaşlanması ile ilgili önemli bilgilendirmede bulunan Uzmanı Op. Dr. İhsan Alur, 'Ağız ve diş/dişeti iltihaplanmasının yaşlanmayı hızlandırdığı, damar sağlığını olumsuz etkilediği, kalp ve damar hastalıklarını davetiye de çıkarıyor' dedi.
Denizli Özel Egekent Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Op. Dr. İhsan Alur, “Erken damar yaşlanması hakkında açıklamalarda bulundu. Tedavisinde geç kalınmaması ve hastalık hakkında eğitiminlerin çoğalması gerektiğini söyleyen Op. Dr. İhsan Alur,
“Erken damar yaşlanması (EDY), aynı yaş ve cinsiyetteki bazı bireylerde damar yapısının daha erken bozulması, ilerleyici elastin lif kaybı ve kollajen liflerde anormal artışa bağlı olarak damar sertleşmesi, arter yapısında ve fonksiyonunda erken hasarlanma oluşması olarak tanımlanmaktadır. Örneğin diyabet, hipertansiyon, hiperlipidemi/hiperkolesterolemi, sigara içiciliği gibi risk faktörlerinden biri veya birkaçını taşıyan bireylerde kalp ve damar hastalıklarının daha erken ve yaygın görülmesi bu mekanizma ile açıklanabilir. EDY (erken damar yaşlanması) için ileri sürülen mekanizmalar mitokondriyal disfonksiyon, oksidatif stres, kronik inflamasyon (iltihaplanma), Telomer kısalması, Histon modifikasyonları ve DNA metilasyonu’dur. Bu mekanizmaların son varış noktası damarlarımızın iç yüzeyini oluşturan endotel hücrelerinin işlevsel bozukluğu, damar düz kas hücrelerinin hiperplazisi/hipertrofisi (aşırı çoğalması veya büyümesi), artmış damar sertliği (damar esnekliğinin kaybolması), damar duvarında tonus düzensizliği (damarların tansiyon değişikliklerine uyumluluğunun azalması) ve damarların genişleyebilme kapasitesinin (elastikiyet) kaybıdır” dedi.
Op. Dr. İhsan Alur sözlerine şu şekilde devam etti
“Endotel hücrelerinin fonksiyon bozukluğu, kronik vasküler düşük dereceli inflamatuar süreçleri başlatır. İşte damar patolojilerinde prognozu belirleyen etken öyle görünüyor ki bu kronik düşük dereceli inflamasyondur (KDDİ). Eğer DDİ kronik olarak devam ederse damar trombozu, aterosklerotik plak ülserasyonu, plak rüptürü, damar duvarında iltihaplanma ve zayıflamaya bağlı anevrizmatik genişleme ve hatta anevrizma rüptürüne (damar duvarının yırtılması) neden olur. DDİ’na yol açan etiyolojik faktörlerden biri insülin direnci diğeri ise Periodontitis’tir (diş eti iltihabı). İnsülin direnci, tip 2 diyabet hastalarında hem hiperglisemiye hem de düşük dereceli inflamasyona da yol açar. Periodontitis sırasında ileri glikasyon son ürünlerinin (AGE'ler) birikmesinin, bir iltihaplanma sürecini tetiklediği, bunun da endotel hücre geçirgenliğini artırdığı, endotel hücrelerinin normal çalışma akışını bozduğu ve buna bağlı olarak damarlarımızda yaşlanmayı hızlandırdığı bildirilmiştir. Glikasyon, glukoz ya da riboz şekerleri ile protein amino grubu arasında oluşan bu glikasyon ürünleri karmaşık reaksiyonlara maruz kalır ve geri dönüşümsüz çapraz bağlı hale gelerek AGE’leri oluşturur. İleri glikasyon son ürünleri (AGE) yaşlanmayla birlikte birikir ve dokuların ve kan damarlarının esnekliğini kaybetmesiyle beraber katılaşmasına neden olur.”
KDD’nin tedavi edilmesi ya da kontrol altına alınması erken damar yaşlanmasını yavaşlatabileceğini hatta durdurabileceğine vurgu yapan Op. Dr. İhsan ALUR,
“KDDİ konusunda toplumsal farkındalık oluşturulmaya çalışılmalı, insülin direnci (Tip 2 Diyabetes mellitus) ve Periodontitis (diş eti iltihabı) ile ilgili koruyucu tedbirlere ağırlık verilmeli, bilgilendirici etkinlikler (sempozyum, toplantı, çalıştay vb.) düzenlenmeli, okullarda öğrencilere bu konunun önemi anlatılmalıdır. Örneğin, sağlıklı beslenme alışkanlıklarının daha küçük yaşlarda kazandırılmasının önemli olduğu, fast-food tüketim alışkanlıklarının ileride oluşturacağı sorunlar belirtilmeli, çocukların ve ergenlik dönemindeki gençlerin sağlıklı beslenme konusunda bilinç düzeyi yükseltilmelidir. Yine ağız ve diş/dişeti sağlığının ne kadar önemli olduğu, ağız ve diş/dişeti iltihaplanmasının yaşlanmayı hızlandırdığı, damar sağlığını olumsuz etkilediği, kalp ve damar hastalıklarına davetiye çıkardığı, ağız hijyeninin ve diş/dişeti bakımının bizi kalp ve damar hastalıklarından korumada ne kadar önemli olduğu topluma yeterince ve ısrarla anlatılmalıdır. Bir atasözünde ‘’sağlam kafanın sağlam vücutta olduğu’’ belirtilse de, sanırım ‘’sağlam bir kafa için ise sağlam bir vücudun gerekli olduğunu’’ söyleyebiliriz” şeklinde konuştu.