Deprem bölgesinde heyelan riski modellemesi
Yaşar Üniversitesinde düzenlenen 'Dünya Su Günü Zirvesi'ne katılan Washington Üniversitesi İnşaat ve Çevre Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erkan İstanbulluoğlu, Adıyaman'da yürüttüğü projeyi anlattı. Proje kapsamında, deprem bölgesi olan Güneydoğu Anadolu'daki taşkın ve heyelan riskinin haritalandırılması için modelleme analizi geliştirilecek, ortaya çıkan risk haritası ise ilgili yerlerle paylaşılacak.
Yaşar Üniversitesinde düzenlenen “Dünya Su Günü Zirvesi”ne katılan Washington Üniversitesi İnşaat ve Çevre Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erkan İstanbulluoğlu, Adıyaman’da yürüttüğü projeyi anlattı. Proje kapsamında, deprem bölgesi olan Güneydoğu Anadolu’daki taşkın ve heyelan riskinin haritalandırılması için modelleme analizi geliştirilecek, ortaya çıkan risk haritası ise ilgili yerlerle paylaşılacak.
Washington Üniversitesi İnşaat ve Çevre Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erkan İstanbulluoğlu, Adıyaman’da “6 Şubat Türkiye depreminin eş sismik heyelanları ve basamaklı tehlikeleri: Ön veri tabanı geliştirme ve modelleme analizi” adlı bir proje yürütüyor.
NASA tarafından desteklenen proje, kayıtlara göre, Türkiye’nin 10 ilini etkileyen ve ülkenin en büyük ulusal felaketi olarak değerlendirilen 6 Şubat depremin tetiklediği depremsel heyelanları araştırıyor. Depremden sonra meydana gelen sağanak fırtınanın, bölgedeki iki şehirde toprak kayması birikintilerini harekete geçirdiği, çamur akışları ve ani su baskınlarını tetiklediği görüldü. Proje kapsamında, deprem bölgesi olan Güneydoğu Anadolu’daki halkın yerleşim yeri, altyapı ve tarım arazilerinin bulunduğu yüksek maruziyet alanlarındaki heyelan, moloz akışı, su baskını gibi hidro-jeomorfik tehlikelerin haritalandırılması için modelleme analizi geliştirmeyi amaçlanıyor. AFAD iş birliği ile gerçekleşecek olan çalışmada, pilot sahalardaki model araştırmaları için artan tehlikelere maruz kalma potansiyeli yüksek olan hassas sahalar belirlenecek. Art arda gelen tehlikelerin savunmasız nüfuslar, altyapı ve yüksek değerli tarım arazileriyle örtüşeceği alanların haritası ortaya çıkarılacak. Sonuçlar ise web tabanlı ARAS heyelan duyarlılığı ve tehlike haritalaması sayesinde halka açık hale getirilecek.
“Modellemeyi tüm Türkiye’ye yaymak istiyoruz”
Yaşar Üniversitesinde konuşan Prof. Dr. Erkan İstanbulluoğlu, projeyle ilgili şunları söyledi:
“Deprem, zemini parçaladığından dolayı sonrasında yağışlarla beraber daha önce 50 milimetre heyelanlar oluyorsa şimdi 25 milimetre heyelanlar oluşmaya başlıyor. Deprem sonrası Adıyaman’da ve Şanlıurfa’da büyük bir taşkın felaketi oldu. Bunun nedeni de atmosferik nehir olayının Basra Körfezi’nden ülkemize gelip büyük miktarda yağış oluşturması sonucu oldu. Aşağı yukarı o bölgenin ortalama yağışına yakın bir miktar yağış, 1 buçuk gün içinde oluşarak taşkınlara neden oldu. Biz projemizde hem bu taşkın hem de depremden sonra yüzey şekillerinde gerçekleşen değişimi ve taşkın risklerini araştırıyoruz. NASA platformlarından iklim verileri, bitki örtüsündeki ve topraktaki değişiklikleri izliyoruz. Kendi geliştirdiğimiz açık kaynaklı Landlab adlı modeli bütün deprem bölgesi için kuruyoruz. Projemiz, NASA Afetler Programı hedeflerine katkıda bulunacak, çünkü sonuçlar, deprem bölgesindeki savunmasız insan popülasyonları, altyapı ve tarım arazilerinin bulunduğu yüksek maruziyet alanlarında afet müdahalesi ve basamaklı heyelan tehlikelerinin azaltılması çabaları için değerli bilgiler sağlayacak eyleme dönüştürülebilecek. Depremden etkilenen bölgelerde gelecekteki yerleşimlerin planlanması için bu tür ölçeklenebilir modelleme araçlarının geliştirilmesine çok acil bir ihtiyaç var. Türkiye’de geliştirilen heyelan ve sel etki veri setleri, NASA’nın Kooperatif Açık Çevrimiçi Heyelan Deposu’nda yayınlanacak. Bu çalışmanın bulguları, sahada yapılacak daha sonraki araştırmalara yol gösterme potansiyeline sahip olacak” dedi.
Türkiye genelinde kullanılması amaçlanıyor
Prof. Dr. İstanbulluoğlu, “Bu modellemeyi bütün Türkiye genelinde kullanmak ve yaymak istiyoruz. Modellerimizde, orman yangınları sonucu ortaya çıkabilecek olan yüzey su akışlarındaki artış, taşkın ve erozyon riskleri bulunuyor. Yıllarca teoriyle uğraştık, artık daha büyük alanlara belirsizlik ve risk metotları uygulayarak yaygınlaştırabiliriz. Geliştirdiğimiz model ve teorinin ortaya konması ve bunun insanlar için faydalı olmasını istiyorum. Bu proje, yerleşim yerlerinin değiştirilmesinde ve bundan sonra seçilecek yerleşim yerlerinin seçiminde ve genel olarak tabiatı anlamada kullanılabilir” diye konuştu.