ALİ BABACAN MANİSA'DA
DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, partisinin Manisa İl Başkanlığında basın açıklaması düzenledi. Ekonomi üzerinden iktidarı eleştiren Ali Babacan, 6'lı masa görüşmelerine de değindi. Partisinin Türkiye genelinde teşkilatlanma çalışmalarının sürdüğünü dile getiren Babacan, seçimlerden sonra yapılacaklarla ilgili çalışmalarını da tamamladıklarını açıkladı.
DEVA Partisine her gün yeni üyeler eklendiğini kaydeden Babacan, “Seçimlerden sonra kurulacak hükümet ilk günden itibaren ne yapacağıyla ilgili önünde kalın bir dosyası olacak. Seçimlerden sonra eğitimde ne yapalım, sağlıkta ne yapalım diye plan program yapmaya başlarsak vakit su gibi akıp geçiyor. Biz bunun için bugünden çalışıyoruz. Seçim sonrası ne yapacağımızla ilgili net bir tablo elimizde var. Bir diğer çalışma alanımız da diğer partililerle ortak işbirliği. Güçlendirmiş parlamenter sistemi çalıştık, 200 bin sandığa sahip çıkabilmek için seçim güvenliğini çalıştık. Ara dönemde ülkenin nasıl yönetileceğiyle alakalı partiler arası ortak bir çalışma devam ediyor” dedi
Enflasyon rakamlarıyla ilgili sorulan soruyu cevaplandıran Ali Babacan, Türkiye’nin iyi yönetilmediğini savundu. Ali Babacan, “Sayın Erdoğan’ın artık Türkiye’nin gerçeklerinden haberi yok. Bizim gibi çarşı pazar gezse, pazarcı esnafıyla konuşup fiyatları sorsa Türkiye’nin gerçeklerini anlayacak. Manisa’da sanayi esnafını ziyaret ettik. Maliyetler korkunç yükselmiş. Yedek parça, bakım maliyetleri, marangozları dolaştık. Korkunç bir zam var. Pazarda vatandaşlar, pazarcı esnafı çok dertli. Herkes mazotun fiyatından şikayet ediyor. Alışveriş eden vatandaşımız da ürünlerin fiyatından şikayet ediyor. Mutlu olan, memnun olan kimse yok. Birincisi Sayın Erdoğan’ın artık bu ülkenin gerçeklerinden haberi yok, haberi olmadığı için böyle konuşuyor. Gerçeği gören, hayatı bilen tanıyan bir insanın böyle konuşması mümkün değil. İkincisi de bilmiyor. Benim alanım ekonomi, ekonomistim diyor ama ülkenin ekonomisini batırıyor. Bilmiyor, bilmediğinin de farkında değil. Bugün bir ülkenin cumhurbaşkanı çıkıp da devletin resmi kurumunun yüzde 73,5 enflasyon vardır dediği gün çıkıp bu ülkede enflasyon yoktur diyorsa burada ciddi bir tezat var. Enflasyonun tanımını bilmiyor herhalde. Türkiye’de enflasyon yok da dünyada başka hangi ülkede enflasyon var Allah aşkına. Devletin açıkladığı rakam yüzde 73,5, esnafa soruyoruz yüzde 200 diyor, yüzde 300 diyor. Bu ülkede çıkıp da enflasyon yok demek bu işi bilmemektir. Türkiye’de artık kronik yüksek enflasyon dönemine girmiştir. Fakat bu hükümet yanlışta ısrar ederse, akıldan bilimden uzak kararlar almaya devam ederse ülkemiz hiper enflasyon dönemine girer. Vatandaşlarımız zaten bugün çok büyük bir bedel ödüyor. Buradan Sayın Erdoğan’a çağrı yapıyorum, önce açsın şöyle bir vikipedya var, ekonomi kitapları var. Açsın enflasyon ne demek bir okusun. Okuduğu anda görecek ki bu ülkede enflasyon varmış. Ya da gelsin Manisa’nın pazarına çıksın alışveriş etsin, o zaman enflasyonun var olduğunu görür. Ama oturduğu yerden külliyeden dışarıdaki hayat farklı görünüyor olabilir. Eskiden Keçiören’de bir apartman dairesinde otururdu. Şu anda hayat pahalanmış diyecek tek bir komşusu yok. En son ne zaman bir doğalgaz faturası aldı da onun ödemesini yaptı, ben bilmiyorum. Hayattan kopmuş, ülkenin gerçeklerinden kopmuş bir cumhurbaşkanının artık bu ülkeyi idare etmesi mümkün değil. Bunlar ilk seçimde müsait bir yerde inecekler” dedi.
Konuşmasında 6’lı masa görüşmeleriyle ilgili soruları da cevaplandıran Ali Babacan, bugüne kadar genel başkanlarının cumhurbaşkanlığı adaylığının masada konuşulmadığını açıkladı. Babacan, “Bugüne kadar hiçbir toplantıda herhangi bir genel başkanla ilgili cumhurbaşkanı olabilir olamaz diye herhangi bir değerlendirmede bulunmadık. Gündemimizde hiç olmadı. Biz öncelikle yapılacak işi çalışıyoruz. Tanıma uygun, hem parlamenter sistemi kabul edecek hem de geçiş sürecinin yol haritasını kabul edecek bir ortak aday belirleyip ondan sonra yolumuza devam ederiz. Ortak aday 6 genel başkandan birisi olabilir, yani o masadan çıkabilir veya dışarıdan da olabilir. Ama bunların hiçbirisin bu güne kadar konuşmuş değiliz” diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın adaylığıyla ilgili sorulan soruyu da cevaplandıran Ali Babacan, “
Biz zamanında yakın çalıştık ama uzun süredir irtibatımız yok. İnsanlar zamanla değişiyor. Önümüzdeki kasım ayında eğer kendileri için bir fırsat görürlerse ‘ya havayı biraz düzelttik ülkedeki, biraz toparladık, hazır hava düzelmişken şöyle bir 5 yıl daha önümüzü açalım’ diye düşünebilirler. Fakat şartları düzeltemeyecekler. Bu asla mümkün olmayacak. Kendileri öyle bir hesap içerisinde olabilirler ama yapamayacaklar. Keşke ülkemiz düzelse, ben her gün dua ediyorum. Ama zihnim biliyor ki bu mümkün olmayacak. Bugünlere şükredelim yani, elektriğimiz yanıyor, 28 lira para verince mazot bulabiliyoruz. Bu hükümetin herhangi bir sorunu çözme ihtimali artık yok. Kasım olmadı en geç gelecek sene mayıs-haziranda bir devir teslim olacak” dedi.
Manisa’nın üzümüyle bir planlarının olup olmadığı sorusuna Babacan, “Tarım eylem planımızın birkaç önemli hususu var. Bunun en önemli kısmı iyi bir planlama. Ülkenin topyekûn iyi bir arz talep planlaması. İyi bir ithalat-ihracat planlaması. Ve bunun ürün ürün çiftçimize iyi anlatılması. Devletin öncelikle çiftçimizi yönlendirecek bir bilgiye sahip olması gerekiyor ve buna göre de bir planlama yapması gerekiyor. Bu tabi, ürün esnekliği olan çiftçilerimiz için. Üzüm bağı olan çiftçilerimiz için fazla bir seçenek yok, çünkü üzüm tek yıllık bir bitki değil. Öngörülebilirlik her şeyden önemli burada. Bizim planımız, gübrenin fiyatının yarısı devlet tarafından karşılanacak. Maliyeti düşürmemiz gerekiyor. Sulama projelerini de ilk 5 yılımızda tamamlayacağız. Türkiye genelinde. Bunun sözünü verdik hesabını yaptık. Bunun yanında çiftçimiz gırtlağına kadar borca girmiş durumda. Traktör hacizli, tarla hacizli. Eski borçların faizlerini silip borcun anaparasını da uzun vadelere yayacağız. İlk iki yıl da hiç ödeme yapmayacak çiftçiler. Eski borçlarla ilgili çiftçimiz en az iki yıl kafası rahat olacak. İlave finansmanlar uygun şartlarla sağlanacak. Bu şekilde tarımın ayağa kalması çok hızlı bir şekilde gerçekleşecek. Önemli olan çiftçimizin maliyetini düşürmek. Ama şu anda gerek çiftçimizin, gerek üreticimizin girdileri hep dövize endeksli. Onlar arttıkça girdi maliyeti artıyor. Döviz kurunu stabilize etmeden çiftçimizin yüzünün gülmesi mümkün değil. Her türlü rahatlama geçici olacaktır. Bir ürüne verilen iyi fiyat, artan dövizle birlikte eriyip gidiyor. Bu sorunlar işi bilen kadrolarla çözülecektir.”